17 Ocak 2012

bergman kırmızısı







o renk, ağıt gibi, keman sesi gibi içimize işleyen o mavi nasıl ki "chagall mavisi"yse, bir de; bergman kırmızısı var. tüm diğer gösterişli bergman renklerine de yansıyan, çok sıcak, şefkatli, bilge, tutkulu, acı, derin bir kırmızı. kahverengiyi, yeşili, turuncu veya altın rengini usulca okşayıp, fırçanın ucunda sabırla kalıp gitmeyen, tablodaki diğerlerine sirayet edip duran inatçı yağlı boya kırmızısı gibi...


fanny ve alexandre, annelerinin büyük hatasıyla evden gitmek zorunda kaldıklarında solmaya başlayan bir kırmızı bu. hızla solup, psikoposun evine ulaştıklarında tamamen yok olan, sevgi ve merhametin yokluğunda kendini siliveren, hatta fanny'nin pespembe yanaklarından bile tamamen çekilip, sadece; alexandre'ın vücudunda, yediği onlarca sopayı ispat etmek ister gibi kısacık bir an kendini gösterip kaybolan kırmızı... emilie, yorgun gözlerini kapayıp, merak ve endişeyle sadece yüzüne sabitlendiğimizde, o an nerede olduğunu, yüzüne yansıyıp anlamama, mutlu hissetmeme neden olan kırmızı. isak'ın, çocukları sakladığı yerde; "ben senin koruyucu meleğinim" diyen kilitler altındaki ismael'in perdesiz gözlerinde, alexandre'ın tanrıyla kavgasını önce alevlendirip, sonra durultan kırmızı. ve büyükannenin her şeye rağmen bitip tükenmek bilmeyen ve herkesi kucaklayıp huzurunda dinlendiren şefkatinin kırmızısı...




dün gece, fanny ve alexander'da; doğum saati ve ânıyla "boğa kadını" olduğu astrolojik olarak kanıtlanmış ben, muhteşem bergman kırmızısıyla, tabii ki yerimde duramayacak kadar heyecanlanacaktım. elbette tam da böyle olacaktı:)