26 Temmuz 2010

az uçuş sertifikası







“ruhumu nasıl tutsam da, seninkine
değmese? nasıl aşırsam üstünden,
öbür şeylere ben onu?”*




halâ o kumların üstünde yürüyorum. ayaklarım kumun bu birbirine geçen, sıkışan, dağılan, batıp çıkan sıcak tanelerine vuruldu. önce ilk yarısı dalıyor, en son topuklarım gömülüyor. gözlerimi kapatıyorum. zevkle kapatıyorum, ama kirpiklerimin sıralandığı çizgiden baştan sona bir sızı akımı geçiyor. hayır geçip gitmiyor, kalıyor. sızlasın. vazgeçmiyorum...


söz verdiğin gibi, uçağın tüm parçalarını tamamlamışsın. kokpitte
yanıbaşındayım şimdi. sen ve iyi kalite yanmamış tütün kokuyor kabin. uzanıp piponun ağızlığını dudaklarımın arasına alıyorum. yanan kibrit aceleyle tütüne sarılıyor. tam da ağzına alışkın o yeri dudaklarımın arasında zevkle tutuyorum. içime dumanı çekerek. bırakmadan. ışık tütünün içinde, karnımdaki ve kanımdaki kırmızı kurtçuklar gibi yayılıyor..


yine bana söz verdiğin gibi, orada, newyork'ta bizi hiç kimse karşılamayacak. tanıdığımız kimse ve gidecek bir yerimiz yok. bunun dayanılmaz hazzını yaşatmak istiyorsun bana. bunu o kadar istiyorsun ki, uçağın tekerlekleri, bir kaç adım sonra kumun ve denizin ayaklarımın altında birleşip bir beton sağlamlığında beni kavraması gibi sapasağlam yerde. hiç yalpalamadan...


kirpiklerim sızlıyor. ısrarla açmıyorum gözlerimi. gözkapaklarımın arasından zorbaca inen ve denize ulaşan tuzlu suya rağmen açmıyorum...


  


*rilke