11 Haziran 2010

öykü-nme








"senin elinle yıldız arasında duran porsuğa baktım."



"hava çok yağışlıydı. rüzgar onu belinden yakaladığında, yağmur bir yandan öbür yana savruluyordu neredeyse. o gece koca antonio'yle beraber ava çıkmıştık. koca antonio, tarlasındaki yeni filizlenen mısırlara dadanan bir porsuğu öldürmek istiyordu. biz porsuğu beklerken onun yerine yağmur ve bizi boş bir kulübe-dükkana sığınmak zorunda bırakan rüzgar geldi. koca antonio bir köşeye çekilip oturdu, ben de eşiğe iliştim. ikimizde sigara içtik. o kestirdi, bense yağmurun, her zamankinden daha kaprisli olan rüzgarın etkisiyle nasıl bir yerden bir yere doğru eğildiğini izlemeye daldım. yağmurla rüzgarın dansı bitti ya da başka bir yere gidip orada devam etti. kısa süre sonra yağmurdan geriye kalan tek şey, cırcırböcekleri ve kurbağalar arasındaki insanın kulağını sağır edecek rekabetti. koca antonio'yu uyandırmayayım diye ses çıkarmamaya çalışarak dışarı çıktım. hava, tıpkı arzunun tatmin edildiği ve birbirine kenetlenen bedenlerin dansı sona erdiği zamanki gibi, hala ıslak ve nemliydi.

'bak' dedi koca antonio, batıdaki bulutların arasından zorlukla görünen bir yıldızı işaret ederek. yıldıza bakıp içimde hüznün ve acı yalnızlığın ölü ağırlığını hissettim..."



subcomandante marcos - zapatista hikayeleri
çeviri: çiğdem onay

fotoğraf: other man - marc yankus