9 Mayıs 2011

le chant des mariées






gözlerini aynı anda açıp aynı avludan baktılar dünyaya. hiç ayrılmadılar. evlilik provaları yaptıkları bembeyaz oyunlarındaki gibi yeryüzünün en temiz, en derin dostluğu sardı iliklerini. başka türlüsünü bilmezlerdi zaten. kendilerine bile söyleyemediklerini birbirlerinin kulağına fısıldadılar. bedenleri büyüdükçe, yılanlar peydahlandı aralarında, erkek öpüşleriyle gezinen, saçlarında, kollarında, bacaklarında. terli, kaygan, kinli ve iştahlı... myriam'dan nour'a, ondan yine diğerine, tüylerini ürperterek ayırdılar ikisini. halbuki ruhları hep o taş avlunun demir örülü pencerelerinden birbirlerine aktı durmaksızın. nour, myriam'ın öğrettiği harflerle okudu kutsal kitabı ilk kez, babası, şaşkın, "oku!" dedi. emretti. okudukça sanki yeniden myriam'a kavuştu nour. kalbi sevinçle vurarak koştu, "bak!" dedi sevdiği adama, "kitap myriam'ı sevmemi söylüyor aslında, sen saklamış olsan da..."




uzun bir papatya çayı molası oldu bu. epey gecikmeli de olsa yine burada mutlaka anmayı istediğim bir film var. yalnız, insan bir filmden bahsedecekse, sıcağı sıcağına olmalı, bunu bu defa çok iyi farkettim. hele de finalinde gözyaşlarınızı tutamadığınız bir filmse, kurumadan, hemen, sayıklaya sayıklaya yazmaya koşmalı... karin albou'dan diğer filmi "little jerusalem"le bahsetmiştim... karin'in bu filmi ise son zamanlarda seyrettiğim en derin, en etkileyici film...






tunuslu yahudi myriam ve müslüman nour'un hayatlarının en çalkantılı yıllarından bir kesit, alman işgali ve bombardıman altında genç kızlığa, aşka, evliliğe ve pek tanımadıkları erkek dünyasına adım atışları... filmden daha fazla bahsetmek istemem. ama karin albou, bundan sonra zevkle, heyecanla takip edeceğim bir yönetmen, kesinlikle... karin'in anlatışında bir şey var, bir samimiyet, sahip çıkış, kaygı ve hassasiyetlerini seyircisini örselemeden, kullanmadan, şefkatli bir ortaya döküş... zaten aktris olarak filmin içinde, ama sadece bu değil, sanki kendini anlatıyor yine ve yine böyle netameli, sancılı bu yeryüzü kesitinde hiçbir tarafta durmuyor karin. tam da insanî bir noktadan bakıyor. bunu seviyorum. bana dünyaya dair güzel şeyler hatırlatıyor...