7 Ekim 2010

niwe mang



sabaha doğru telefonum en alçak tonda "dıtt"lıyor, çekinerek. sanki biliyor ondan hoşlanmadığımı... isteksiz bakıyorum. "sesini duymam lazım" diyen bir mesaj. annemden. bu, "uyumuyorsun hissediyorum ama olur a konuşmak istemezsen mesajı görmezden gel" demek. hemen arıyorum endişeyle. sesi iyi değil. "biz iyiyiz korkma" diyor. oradan buradan alakasız şeylerle ağzımı arıyor önce, sonra biraz kendine gelip "bir rüya gördüm" diyor, "sen ölmüştün ve ben dağlara çıkıp ağlaya ağlaya sana sesleniyordum. baban sesime uyanmış, adını söyleyip hıçkırıyormuşum", "hemen yorumlayayım diyorum. maalesef uzun yaşayacağım". "zevzeklik etme" diyor. "haftasonu atla gel seni görmem, sana dokunmam lazım. değilse içim rahat etmeyecek" "tamam anne diyorum ayarlarız. bak gerçekten çok iyiyim, filanım feşmekanım..." kapatıyorum telefonu. artık uyumam imkansız. gece epey serin. üstümdeki yok gibi giysiyle titreme geliyor. gidip sarınıyorum bir şeylere. bari diyorum, yarım bıraktığım filmi seyredeyim...


oraya vardığında şehir derin bir sessizlikle karşılıyor yolcuyu. göz alabildiğince yayılmış bozkır. dağın eteğinde, kum renginde çok eski bir şehir. sanki bir lanet tüm güzelliklerini örtmüş, saklamış. ürpertici bir sıkıntı dolaşıyor evlerin arasında. sanki biri gelse, bir yabancı, dokunsa kurtaracak lanetten. şehir bekliyor...




yolcu, yanındakine; "burası binüçyüzotuzdört kadının güzel şarkı söyledikleri için sürgün edildiği yer" diye açıklıyor. "sen dön. ben yalnız gideceğim bundan sonrasını"... yürüyor. yolcunun gelişiyle kadınlar beliriyor her yerde, damlarda, avlularda, kapıların dışında, rengarenk kadınlar. şehir kısacık bir an diriliyor, yolcuya minnettar, öyle ki nasıl bağrına basacağını bilemiyor sevinçten. yeniden hüzne gömülmeden önce tadını çıkarıyor...


bu muhteşem ses... bu şarkı... binüçyüzotuzdört kadın aynı anda söylüyor, ama duyulan tek bir kadın sesi. büyüleniyor yolcu. ve içlerinden birini alıp çıkıyor şehirden...





iranlı kürt yönetmen bahman ghobadi'nin "niwemang" filminden bahsediyorum. "yarım ay" demekmiş. kara mizahı, sürreal sahneleri, hüznü, samimiyeti, müziği ile olmayan ülkeye doğru büyülü bir yol filmi.