çok keyifli uyandım sabah. üç saat uyku neyime yetmez. hem de bütün gece madrid birikmişken üstümde başımda. o bir göz oda ve balkonda, gitar mı mandolin mi belli olmayan tuhaf, akortsuz çalgıdan dinlediğim, taptığım ses kulağımda... sonra kalkıp aynaya baktım. büyük bir zevkle, boydan boya. tanrım. teşekkürler ya! evet evet! ispanyol kadınlarına benziyorum ben. hatta anadilim ispanyolca...
hemen kahvaltı yapmadım. yeşil erik yedim. daha da neşelendim. geceden, kimbilir ne zamandan beri ilk kez bir yerde videosuna rastladığım cat stevens'ı dinlediğimi ve onu ne çok sevdiğimi hatırladım. "lady d'arbanville" çalıyordu üstelik. hiç hüzünlenmedim. "şarkı" sözcüğünün inceliğine; haliyle, tavrıyla, bakışıyla tüm güzelliğini ve anlamını yükleyen biri o. hiç değişmedi, hep aynı güzel adam...
sonra durup dururken, bir mısranın peşine de düştüm ben. nerval'e aitmiş. kendimi koruyup, neşeli bir günün devamında kendimi nerval'in çekimine kaptırmadım tabii. nerval, pardon ama, bugün değil!
bu arada unutmadan, pazartesiyi seviyorum...
evet haklısın, kesinlikle proteine ihtiyacım var:)
kahkahalar...