18 Ekim 2011

melankoli






"gökyüzü ayaklarımın ucundan başlıyor.
köpeklerin bakışlarında birer keman tadı.
avcılar ve kuşlar avdan dönüyor.
zaten her yanda hüzün görülür
uzakta çocuklar kayıyorsa,
kızaklar tahtadan yapılmışsa,
kar dinmişse, avdan dönüyorsa avcılar,
insan anlamışsa ansızın, başladığını
gökyüzünün, ayaklarının ucunda."



bir kış günü bruegel'in avcıları geri dönerken, elleri boş köpekleri yorgun, karlara bata çıka. gökten siyah kuş ölüleri yağmaya başladı. biri gördü bunu, bir kadın, kara smokinli erkekleri, düğün telaşıyla sevimsiz kadınları, salonda toplanmış kendini beklerken gördü. gezegenin bembeyaz gelinliğine çöken dayanılmaz mavi çekiminin melankolisine kaptırdı kendini. gecenin gelini olduğunu unuttu. damadı unuttu. dallarıyla birlikte yürüdü, ayaklarıyla köklerini sökerek koştu önce, kaçmanın imkânsızlığını, yorgunluk saçlarına sinince ve gözlerine, anladı, kabullendi, bekledi sessizce. hiç olamadığı kadar sakin, ölmenin de tatlı bir şey olduğuna inandı huzurla. umutsuzluğun serinliği doldu kanına. nefesini bıraktı... diğeri, elbette yavrusunu alıp kaçmak istedi. girecek tek bir delik bulamadı koskoca yeryüzünde. sarıldı kucağındakine. sihirli mabedi çattı çocuk, biraz ağaçla. kadın her şeyi anladığında başlamıştı rüzgâr, çatısız korunak, başlarında dönen ölü kuşlar, parmak uçlarına ulaşan ölüm uğultusu... ağıt bitti, dünya bitti, abraham simsiyah kaslarının parlaklığıyla yere serildi...


lars von trier'in "melancholia"sı için sayıklama... yazısı şurada.


şiir: ülkü tamer